Cuma, Nisan 20, 2007

Açıkhavanın Sosyal Sorumluluğu

















Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz günlerde çok üzücü bir kaza haberi aldık. Konya-Aksaray kara yolunda gerçekleşen ve 33 kişinin hayatını kaybettiği, onlarcasının da yaralandığı kaza haberi hepimizi derinden yaraladı. Onlarca çocuğumuzun geleceğini alan bu kaza sonrasında yapılan açıklamalar ve taziyelerin ardı arkası kesilmedi. Umarım hayata değer vermeyi öğreniriz de bir daha böyle acılar yaşamayız.



Bu olayın ayrıntılarında gizli bir uygulama ise henüz kamuoyuna hak ettiği ölçüde yansımış değil. Ağızdan ağıza pazarlama = word of mouth marketing = WOMM. Keşke örneklerini bu türden haberlerde görmesek. Ancak fikir ve uygulama; Halkla İlişkiler ya da asıl tanımıyla sosyal sorumluluğun bir şehrin algısını nasıl değiştirebileceğini gösteren mükemmel bir çalışma. Sadece markaların penceresinden görmeye alıştığımız sosyal sorumluluk projelerinin bir şehrin algı yönetiminde kullanıldığını ilk defa görüyorum. Aksaray’ın sözcülüğünü yaparak ufkumuzu genişleten bu projede emeği geçen herkese, naçizane teşekkür ediyorum.

Şehir pazarlaması konusunda ciddi yazıları bulunan ve Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık ve Tanıtım Anabilim dalı öğretim üyesi olan Yrd.Doç.Dr. Sayın Hüseyin ALTUNBAŞ ve Aksaray açıkhava mecrasının sahibi Sayın Mustafa BAYKAN’ın girişimleriyle uygulanan bu proje, yaşanan kazaya karşı bir şehrin duygularını özetleyen, kurulan iletişimin gizemi boyutuyla da gerçekten takdire şayan bir çalışma.

Anadolu’daki Açıkhava mecrası, görülme sıklığı ve dikkat çekiciliği bakımından diğerlerinden farklılaşıyor. Televizyon ve gazetelerin yanında, ulaşım ve etki bağlamında Anadolu’da gerçekten çok önemli hale gelen Açıkhava mecrası, sesini duyurmak isteyen markaların bence alternatifsiz ilk tercihi olmalı. Sadece pazarlama faaliyetlerinde değil, bir sosyal sorumluluk projesinde de sesimizi duyurabilmek için kullanabileceğimiz bir mecra olduğunu hep beraber görmüş olduk. Ayrıca bu uygulama; ağızdan ağza pazarlamanın nasıl olması gerektiği konusunda adeta bir ders niteliğinde. Aldığım duyumlara göre bu uygulama Aksaray halkı ve yönetimi tarafından çok olumlu eleştiriler ve övgüler almış. Bu satırlar aracılığıyla da sizlere ulaşmış bulunuyor. Bakalım buradan nereye gidecek. Bunun adı; WOMM!


5 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Engin,
Öncelikle bu konuda gösterdiğin duyarlılık için teşekkürler. Hepimizin yüreğini dağlayan bu acı olayı hiç olmamaış gibi es geçmemeliyiz hiç birimiz. Yapılan proje sayesinde olayın ehemmiyeti anlatılmakta.
Üretilen ürün, hizmetler ve hatta şehirler, ülkeler için önemli bir yere sahip olan Halkla İlişkiler kavramı son zamanlarda ülkemizde de revaçta olan konulardan biridir. Aksaray örneğinde de görüldüğü gibi artık sadece firmalar bu tür çalışmalar yapmıyor. Şehirler de insanların algısında ve zihinlerinde yer edinebilmek için farklı uygulamalara gidiyor. Önemli bir kitle iletişim aracı haline gelen Açıkhava, görülme sıklığı ve dikkat çekiciliği açısından bu tür çalışmalarda seslerin istenilen düzeye kadar yükseltileceği bir platform.

Adsız dedi ki...

evet kesınlıkle doğru.bu gıbı kuçuk ıllerde etkısı fazla oluyo böle seylerın. böyle kuçuk ıllerde nufus yoüğunluğu genelde merkezde toplanmış sekıldedır. şehır merkezıde uzun bı caddede toplanmıştır yanı genelde
alışverışın yoğun olduğu yerlerde.
onun için bızım yapıcağımız reklam aktıvıtesının amacına ulaşacağını gösyerıyor.

Adsız dedi ki...

Bu tür uygulamalar genelde büyük şehirlerde yaygın olduğu için küçük şehir halkı bu tür reklam yollarına yabancı, bu tanıtım bence sadece ürün veya hizmetin tanıtılmasını sağlamıyor aynı zamanda küçük şehirlerde yaşayan insanların artık büyük firmaların kendilerine de önem verdiklerini gösteriyor. Eğer bu yolla reklam veren firma çok büyük olmayan yerel bi kuruluşsa bu defada halkın gözüne daha değerli görünmeye başlıyo.

Adsız dedi ki...

iletişim toplumu olma yönünde etkili bir ileti aracı olan billboard tarzı ilanların, her nekadar vahim bi olay için kullanılmış olsa da ortak payda da buluşturması insanları güzel bir olay. WOMM anadolu da daha etkili çünkü; bireyler hala kültürel evrimlerini tamamlayamamış modern toplum kriterlerine tam olarak sahip değiller. kendi araştırmaktansa hazır sunulanı tercih ediyor .

Adsız dedi ki...

Öncelikle yaşanan bu vahim olay gün be gün somutlaşan ve alınacak önlemlerle değil değişek zihniyetlerle sonunu getirebileceğimiz TRAFİK CANAVARI adlı dünya sorunu haline gelmiş varlığın sonunu umarım hızlandırır. Yoksa daha çok kanatları çıkmamış melekler, daha çok masum canlar ve daha çok değer ve insan kaybı kaçınılmaz olucak. Temennimiz yeni kurallar değil yeni zihniyetlerin oluşmasıdır.
İnsanın yaşam seyri boyunca nelerle karşılaşacağı mutlak bir bilinmezlik içerisinde süregiderken hiç beklenmedik bir anda vuku bulan bu tatsız olaya aslında yabancı değiliz toplum olarak bu sefer ki hafızalardaki bir çoğu gibi yine tatsız yine acı bir son, medyadaki etkisinin kazazedelerin sayısal çokluğu ve yaş grubundan dolayı etkisel tepkileri olduğu için bu kadar ironik ve bu kadar altı çizilsede yaşanan olay acı, yaşanan olay insanlığın hala çözüm bulamadığı ve karşısında her seferinde boynu bükük kaldığı bir konu.
Yapılan iş belki de sessiz bir çığlık, hayatın acımaszılığına karşılık yazılmış 2 satır buruk söylev ancak tam yerinde ve unutulmaya yüz tutmuş değerlerin ender örneklerinden.
Ben, iki yıldır açık hava reklamları konusunda gerek zorunlu gerekse gönüllü bir şekilde iç içeyim.Geçtiğimiz yıl reklamcılık dersim dolayısyla ödev aldığım ve 2 ay araştırmasını yaptığım açık hava reklamları konusunda şunu gördüm. EVET evlerinde oturan Ayşe teyzelere radyoyla ulaşabilirsiniz; Ta ki bulaşık bitene kadar. Alicanları Danone krizine sokabilirsiniz ; ta ki çoçukça hevesi bir anda kaybolana kadar. Yurdum netkoliklerine yüzlerce e-mail atabilirsiniz tabi kaçtanesi virüsdür diye direk deletelemezse gönderene bile bakmadan. Amaaa... YA YOLDAKİ VATANDAŞA NASIL ULAŞILACAK! günümüzde hayat dışarda sloganlarıyla muhtemel pazarı harekete geçirmeye çalışan bir çok firma şunu bilmeli evet hayat dışarda ve günümüz tüketim kalıbı ise malesef içerde, o dört duvarının arasında ve kendini rahat hissettiği o ortamdan da kolay kolay çıkmaya niyeti pek yok gibi. AMA yaaa açık hava reklamlarının büyüsü ne olucak işte tam bu nokta da etkinliği ortaya çıkıyor açık havanın bilboard'uyla, megalight'tıyla, totem'iyle, silindir'iyle ve daha niceleriyle. her sabah camından bakan bir insanın karşı apartmanın duvarındaki mankenin giydiği takım elbise sizce o insanda bir alışkanlık yaratmaz mı, her gün aynı yoldan geçmekte olan bir diğer insanın köşe başlarında ona gülümsüyen bir çoçuğun sözde tatmin olmuş tavsiyesi hiç mi etkilemez onu. ya da kaç erkeğin kahramanı değildir ki ve şuan kullanmakta olduğu sigarası ağzında ki Marllborosuyla şehrin göbeğindeki en büyük iş hanının duvarında ki Kovboy insanı. Her gün aynı durakta otobüs bekleyen bir insanın tek yazılı ve görsel eğlencesidir arkasındaki afiş . bıyıklar çizilir bazen, bazense aşklar itiraf edilir keçeli kalemle Persil Matik reklamı yapılan bilboardlarda. Bir toplum kültürüdür açık hava reklamları ve bir toplumun hassas duyarlılığının çığlığı oluverir kimi zaman beyaz puntolarla kara fontlarda.
Kısacası, Açık hava en sıcak müşteriye en doğru zamanda ulaşılabilecek en akılcı yoldur zanlımca. Ve tabi kimi zamansa duyarlılığın en güzel gösterildiği acı bir anda.
Ben bir bilboard hastasıyım, bu bağapta kıl payı kaçırsamda bir açık hava reklamında yer almayı, her sabah camımı açtığımda bana gülümseyen o yüzü gördüğümde mutluluk duymaya devam edicem ve o bana neyi öneriyorsa bilicem ki onun daima önceliği vardır.
Her ne kadar konun dışına çıksamda yapılan bu sosyal sorumluluk davranışının bence en doğru kanalla yapıldığı ve yapanların fikrine ve emeğine saygı duymaktan başka bir şeyin yapılamayacağı bir çalışma olduğunu belirtmek isterim.