Salı, Temmuz 30, 2013

Mesele sadece ev almak değil arkadaş!



















Mehmet Ali Alobora'nın twiti reklam sloganı olursa...

Yürü!


Nestle'nin bu çalışmasına konu olanlar olay esnasında 5 bin kalori harcamışlar ve 10 bin vücut kası çalışmış. Güzel iş. 

Cuma, Temmuz 12, 2013

Fazlalıklarınız eğlenceye dönüştürülüyor...



Fazlalıklarınızı eğlenceye dönüştüren tartı işini beğendim. Türkiye'de olmasına bir artı beğeni daha...

Perşembe, Temmuz 11, 2013

Kanada pasaportu olan?


Sadece Kanada pasaportu ile açılan dolap. Aidiyetlik hissini ayyuka çıkarmış adamlar. Bizde de asırlardır memleketçilik yapılır ama bunu iyi bir fikre dönüştüremiyoruz işte. Aslında malzeme bol.

Cumartesi, Haziran 29, 2013

Matt Ridley: Fikirler çiftleştiğinde



Yazar Matt Ridley, tarih boyunca fikir alışverişi ve fikirlerin bir araya gelip yeni fikirler oluşturulmasının insanlığın gelişmesinde nasıl bir rolü olduğunu anlatıyor. Diyor ki tek tek bireylerin ne kadar akıllı olduğunun bir önemi yok, önemli olan toplumun ortak beyni... Mutlaka izlemelisiniz. 

Salı, Mayıs 21, 2013

Hadi baba gene yap!


Baba ile oğul tren yolculuğundadır.
Çocuk kafayı pencereden çıkarmış, şapkası her an uçtu uçacak.
Baba uyarır ama çocuk oralı olmaz.
Baba hızlı bir hareketle şapkayı çocuğun kafasından çekip alır.
Çocuk şapkası uçtu sanıp ağlamaya başlar.
Baba ise dayanamaz ve çocuğa "dön arkanı" deyip şapkayı tekrar başına takar.
Çocuk gülümseyerek babaya bakar. Kafasını pencereden çıkardığında uçup gitmesi için şapkayı gevşek bir şekilde kafasına takar. 
Kafasını penceren çıkardığında uçup gider şapka.
Babasına döner ve şöyle der;

-HADİ BABA GENE YAP.

Pazartesi, Mayıs 13, 2013

Sen bu uzaylılardan ne çektin be Diyarbakır...

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, sokaklara çöp atanları uzaklarda aramayın diyor. İyi bir içgörü, başarılı. Olay sadece billboard reklamları ile sınırlı değil. Kampanyanın basın lansmanı da yapılmış. Detaylar şurada ve burada.






Perşembe, Mayıs 09, 2013

Anneee! Bir bak hele, reklamlara çıkmışsın

Buyurun... Bu yılın Anneler Günü reklamları. Favorim Teknosa'nın çalışması. Nihai hedef ticari beklenti olsa da izlemesi keyifli. Sizin de hislerinize tercüman olmamışlar mı?








Pazar, Nisan 14, 2013

En büyük rakibimiz iPad



Görmüşsünüzdür. Bir süredir sosyal medyada dolaşıyor. Viral etkisi de büyük ancak reklam doğru bir mantıkla devam etseydi, eleman son sahnede elinde iPad ile oyun oynuyor ya da gazete okuyor olurdu. Konuştursun diye yapılan, sosyal sorumlulukvari tuhaf bir iş olmuş... diyecekken aklıma birkaç soru geldi: Gülümsetiyor mu? -Evet. Konuşturuyor mu? -Evet. Günümüz insanını yakalamış mı? -Evet. Satış noktasında ilk hatırlayacaklarımdan biri olur mu? -Evet. O zaman dağılalım...

Cumartesi, Mart 23, 2013

Aç-Kapa, Artema


 
Şener Şen'li Artema reklamları serisi, Engin Günaydın'la geri döndü. Güzel bir seri olacağa benziyor. Birçok alanda olduğu gibi reklam sektörümüzün ve Artema'nın kat ettiği yolu da görmüş olduk.  Reklamın sonundaki Eczacıbaşı Yapı Gereçleri lososuna dikkat ;)
 

Cuma, Şubat 08, 2013

Son durum güncellemenizden sonra


Mashable’ın Yazı İşleri Müdürü Adam Ostrow, milyonlarca post, video, tweet ve yorumun kullanıcıların ölümünden sonra ne olacağı ve teknolojinin gelecekte bu bilgilerle neler yapabileceğine ilişkin bir öngörüde bulunuyor.
Ostrow, TED için yaptığı konuşmada diyor ki; "Dünyada bir milyar kişi bir şekilde sosyal medyada. Bu kişilerin tek ortak noktası bir gün ölecek olmaları...” İzliyoruz.

Perşembe, Şubat 07, 2013

Hayırlısı...

Bugün bir arkadaşımla telefonda konuşurken biraz problemle karışık anlattığı hikayenin sonunda “hayırlısı” dedim. Neden sonra düşündüm de acaba bu “hayırlısı”, hayırlısını dilemek mi yoksa hadi git başımdan beni de sorunlarının içine çekme anlamında mıydı? Benimkisi iyi dilek anlamındaydı, onu yerine önce bir koyalım. Düşündüm de aslında günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız bu joker kelime dilek anlamında geldiği kadar başka anlamlara da geliyor. Son zamanlarda sıkça duyduğum bu sözcükle ilgili naçizane diyeceklerim var, dinleyin.
 
Bir dil bilimci değilim ama dilime gelenleri de yazmadan duramıyorum. Şimdiden söyleyelim, sürç-i lisan edersek affola. Hayırlısını dilemeyi, dini inançlarımızdan ötürü günlük yaşantımızda sıkça kullanıyoruz. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etmişiz en başta. Tabiri caizse kullananın fikir dünyasını yansıtan, farklı anlamlarda da kendini bulan, joker bir sözcük haline gelmiş “hayırlısı”. TDK’ya sordum nedir “hayırlısı” diye, pek bir cevap veremedi. 88.509.711 kez sorulmuş bu sözcüğü en son soran bana, hani dile gelip konuşabilse; “bulamadık kayıtlarımızda, hadi hayırlısı” diyecek. Etrafımdakilere sordum nedir “hayırlısı” diye, neden sorar bu çocuk böyle soruları “hayırlısı inşallah” dediler onlar da. Hz. Google amca da benzer şekillerini söyledi durdu. Hayırlısı, hayırlısı olsun, hakkımızda hayırlısı, Allah hayırlısını nasip etsin, hadi hayırlısı vs.
 
Aslında uzun uzadıya konuşarak aktarabileceğin bir temenniyi bir sözcükle de aktarabiliyorsun “hayırlısı”yla. Karşındaki dertli, senin de kafanda bir sürü iş, plan, proje vs. kaynıyor. Anlatıyor biraz uzatarak, senden bir medet umarcasına hadi söyle bana ne yapmalıyım ne etmeliyim, derdime bir çare diyor. Aldığı cevap; “hayırlısı”. Bazen karşımızdakini üzmemek için hayırlısı deyip kibarca konuyu değiştirmek, konunun içine girip kafa yormaktan daha anlamlı geliyor insana. Yorum yapmamak istiyorsundur. Çünkü bir yorum yapsan bilirsin ki muhabbetin sonu gelmeyecek.
 
Güzel bir muz orta yaparsın, topa kafa vuran olmaz bazen. Kendinle baş başa kalırsın, yenilgiyi senden başka üstlenip dertlenen olmaz. Öyle bir sonuç doğurur bazen “hayırlısı”. Kendince güzel fikirlerin vardır geleceğe dair. Paylaşırsın. “Bi defol git, olmayacak şeylere amin deme” diyemez karşındaki. Sana katılıp saçmalamaktansa “hayırlısı” der geçer. Hatta nasip de denilir bazen. Nasip ise bir başka belirsizlik. “Nasibin önüne geçilmez” ama bu da hayırlısı gibi hayatımızdaki belirsizlik durumlarında bize moral veren bir teselli sözcüğü. Bazen beklentin iyi bir temenni duymaktır. “Hayırlısı” o temenni oluverir senin için. Oysa duyduğunda kendini koca bir boşlukta bulursun. Baneneciliğin, vurdumduymazlığın, umursamazlığın en sert versiyonlarından biri ile karşılaşmışsındır çünkü… Bu şekli en kötüsüdür ki aslında görebileceğin en büyük saygısızlıklardan birisini görmüşsündür. Çare istersin, bulamazsın. Olabilecek en yavşak şekliyle reddedilir, geçiştirilirsin.
 
Özellikle belirsizlik durumlarında, en iyisini ümit etmekten başka bir yol var mı ki? O yüzden çokça kullanırız. Sınava girer, görücüye gider, borca girer, velhasıl geleceğimizle ilgili önemli bir karar alırız ve “hayırlısı”nı dileriz. Hatta kötü senaryoların olasılığı yüksek olduğunda dahi dile getirmekten kaçınıp belki polyannacılık oynayarak kendimizi kandırmanın belki de Allah’ım sen biliyorsun, kötü gelişmeler olacak, bak ben yine de hayırlısını diliyorum demek suretiyle istemem yan cebime koyculuğun dışa vurumudur.
 
Öyle bir şeydir ki “hayırlısı”; bazen temenni, bazen teselli, bazen de sorunlar yumağından bir kaçıştır. Anlam veremeyiz bazen olup bitene, “vardır bunda bir hayır” der geçeriz. Çünkü elimizde değildir müdahale etmek. Gücümüzün yetmediği durumlarda da başvururuz “hayırlısı”na. Bir nevi garip tesellisi işte… Hayır gördüğümüzde şer, şer gördüğümüzde de hayır vardır bazen, bilemeyiz. Olmadı diye sızlandığımız duaya, gün gelir olmadığı için şükrederiz. 
 
Düşünün, hayırlısı olmasaydı, çekilir miydi olan bitenler?
 
Görsel, via

Pazartesi, Ocak 14, 2013

Vatandaş hangi Acun'a inanacağını şaşırdı!



Engin dedim, yazma dedim, Acun'un oynadığı, programları arasında yer verdiği reklamlardan sadece sen rahatsızsın, ne gerek var çeneni yormana, salla gitsin dedim ama tutamadım kendimi.
 
Acun Ilıcalı'nın ülkemize devşirdiği "Yetenek Sizsiniz Türkiye" ve "O Ses Türkiye" yarışmaları son sürat devam ediyorken program içerisinde yer verilen advertorial reklamlar da bir o kadar ilginç hale gelmeye başladı. Reytingler ortada. Programlar ilgiyle takip ediliyor. Haliyle reklam talepleri de artıyor. Geçtiğimiz aylarda Acun'un güvenilir imajı ve marka değerinden yararlanmak isteyen firsaturunu.com adlı online alışveriş sitesinin tanıtımı bizzat Acun tarafından yapılmış ve ardından talep patlaması yaşayan sitenin müşterilerini dolandırdığı ile ilgili haberler gündemi epeyce meşgul etmişti. Türk halkının itibar ettiği ve sempati duyduğu Acun'un, yüzünü bu tarz reklamlarla eskitmesi kendisine zarar verdiğini düşünüyorum. ING'nin -bizlere aslan diye yutturmaya çalıştığı- yaratığını bile sempatik hale getirmek için Acun'a başvurması bence Acun'un inandırıcılık eşiğini bir hayli yükseltti.
 
Şimdi gelelim bu yazıya konu olan advertorial çalışmalara...
Acun'un neredeyse yayınlanan her program için ayrı bir markanın tanıtım elçisi olma durumuna programlarındaki diğer ünlüler de katılmaya başladı. O Ses Türkiye'de Hadise'nin Nestle çikolata yemesi, Turkcell'in Sarı Oda'sında yarışmacıların konuşturulması, Alp Kırşan'ın zırt pırt Turkcell ürünlerini tanıtması derken en son da Hülya Avşar'ın Eskidji Bit Pazarı'ndan alışveriş yapacağını söylemesiyle beyinler infilak etti ve nihayet siz de hak vereceksiniz ki inandırıcılık kalmadı. Allah aşkına, Hülya Avşar'ın ne işi var Eskidji Bit Pazarı'nda? İzliyoruz:

 
 
Markalar açısından bakıldığında iyi bir yol olabilir bu tanıtımlar ama Acun, Hülya ve Hadise markalarına zarar veriyor. Diğer taraftan Acun'un bu tarz tanıtımların neredeyse tümünde aynı yüz ifadesine girmesi, hedef kitleye "ne yapayım arkadaşlar çok ısrar ettiler ben de bir iki kelam ediveriyorum" mesajını iletiyor ki bunu Acun'un kendi markası için aldığı bir önlem olarak görüyorum. Ekranlarda sürekli gördüğümüz için Acun'un hangi mimiğinin ne anlama geldiği ile ilgili herkesin aşağı yukarı bir fikri var. Mesela yukarıdaki reklamda "Neredeymiş bu Eskidji Bit Pazarı?" sorusundaki ses tonu ve sorunun kendisi başlı başına bir mesaj taşırken, yüzündeki ifade de aslında söylemek istediğim herşeyi özetliyor. 
 
Ayrıca izlediğiniz bu tatımındaki "kazık" ifadesine takmış durumdayım. Bu nasıl bir vaaddir? Herşey var, bir tek kazık yok. Acun ve Hülya bu ifadeyle kendilerini nasıl yan yana getirebiliyorlar şaşırıyorum.
 
Velhasılı; Coca-Cola, Turkcell, Digiturk, Vakıfbank, ING Bank derken Petrol Ofisi, Lidyana, 35. sokak, Eskidji diye devam eden ve bence çıtanın giderek düştüğü tanıtımlar. Vatandaş hangi Acun'a inanacağını şaşırdı desek yanlış olmaz sanırım.

Ancak şunu söylemekte de yarar var: Acun'un iç görüleri ve toplumu okumadaki kabiliyeti çok isabetli ve yerinde işler ortaya çıkarmasından belli. Ve şov işini iyi yapıyor. Reklam konusunda da kendisine yapılan eleştirileri göreceğini ve beklentileri karşılayacağını düşünüyorum.
 
Rahmetli'den reklamın tanımını alalım ve bitirelim:

Perşembe, Ocak 10, 2013

En iyi Albeni reklamını seçiyoruz :P

Evet, en iyi Albeni reklamını seçiyoruz. Fazla laf salatası yok. İzliyoruz. Play!
Nerede reklamlar? Yazının devamında pls...


Viral lan bu

Salı, Ocak 08, 2013

Vuja De: Yeni Bakış Açısı














Mehmet Doğan'dan bakış açılarımıza dair harika bir yazı. Okunası, paylaşılası...
"Hepimiz Deja vu’nun ne olduğunu biliyoruz: bilmediğimiz, ilk defa yaşadığımız bir olayı ya da anı, daha önce yaşamış olma hissi. “Vuja De” ise bunun tam tersi yani bildiğimiz ve daha önce yaşadığımız bir olayı ya da anı, daha önce hiç yaşamamış gibi hissetmek. Yani, Abraham Wald ve Jorge Heymann’in yaptığı gibi: onlar, bildikleri bir probleme baktılar ama ortaya koydukları çözüm ise, bu problemi hiç görmemiş gibi davranmaları sayesinde oluştu. Bu yeni bakış açısı, yani Vuja De, onların bilinen bir soruya, harika bir cevap vermelerini sağladı."
Yazının tamamı için tıkla!

Pazartesi, Ocak 07, 2013

Bak şu velede


 
Windows 8'i küçük bir çocuk anlatır ve kullanımın basitliğine vurgu yapılır. İnce düşünülmüş, güzel bir iş. Apple'ın yerinde olsam bu kampanyaya karşı yaşlı amca ve teyzeleri benzer bir konseptte kullanır ve teknolojimi onlara anlattırırdım. Ne de olsa zamane veledleri teknolojiyi birçoğumuzdan iyi kullanıyorlar... Önemli olan basitliğe, kullanım kolaylığına dikkatleri çekmekse yaşlıları kullanmak daha faydalı olur zannımca.
 
Ajans: O escritório, Portekiz
 

Cuma, Ocak 04, 2013

Kıyaslama sorunu?

Alışverişte yaptığım kıyaslamanın, ürünü alıp evime götürdüğümde hiçbir anlamı olmadığını anladım...

Satın alma noktasındaki alternatif ürünleri kıyaslamayı doğru yapmak ve sadece o mekana bağlı kalmamak gerekiyor. Şöyle düşünün: Çok bağımlısı değilsiniz ama ara sıra eşinizle evde film izlemeyi seviyorsunuz ve minimalist tasarıma sahip şirin evinize bir ev sinema sistemi alacaksınız. Karşınızda iki ürün var. Biri koca koca gri kolonlar, diğeri ise daha şirin ve siyah. Koca kolanlar bir sıfır önde başlıyor kıyaslamaya. Ürünü inceliyoruz ve görüyoruz ki koca kolonların sesi küçük olandan çok daha fazla çıkıyor. Harika, iki sıfır. Fiyatına bakıyoruz; neredeyse aynı. Koca kolonla küçük kolon arasında sadece on lira fark var. Ve üç sıfır. Karar verildi. Koca kolonlar alınıyor.

Kıyaslamayı bu iki ürün arasında yaptık ve koca koca kolonlarınız oldu. Hayırlı olsun. Ama neyi kıyaslamadık? Ürünün evinizde nasıl duracağını ve beklentinizin ne olduğunu. Odadaki diğer bütün her şeyden daha fazla dikkat çeken koca koca kolonlarınız oldu. Oturduğunuz sitede ses yalıtımı iyi olmadığı için çok yüksek sesle film izlemek komşuluk ilişkilerinize zarar verecek. Daha da enterasanı yüksek sesi seven birisi de değilsiniz. Odanın renk kombinasyonunu siyah beyaz yapmışsınız vs.

Gerçek şu: Mağazada yaptığımız karşılaştırmayı bir daha asla yapmayacağız. Evimize geldiğimizde bunun sesi diğerinden daha iyiydi demek sadece kendimizi avutmaya yarayacak.

Kendime not: Karşılaştırma yaparken farklı açılardan düşün.

Pazarlama şirket ruhunun gıdasıdır


 
Bazen pazarlama üzerine konuşmayı faydasız buluyorum. Memlekette ne kadar çok sağıroğlu sağır var arkadaş!

Bildiğiniz hikayenin yeni kahramanları
















 
Ogilvy Istanbul, yılbaşı için güzel bir mizansen hazırlamış. Bildiğimiz ajans müşteri hikayesi ama yeni ve güncel bir içerikte. Ford Otosan'ı "Şiit! Aklınız başınızda mı sizin? Algımıza zarar verir bu iş. Olmaz!" demeyip değer verdiği ve desteklediği için tebrik etmek lazım. Helal olsun valla. Derslerde anlatılır artık...
 
Kart için değil, işin kendisi için bir düzeltme de benden gelsin. "Genel müdürümüze onaya götürdük. Çok beğendi ama kendisinin son bir ricası var: "Müzik olmamış, şu meşhur yılbaşı müziğini kullansak daha bütünleşik bir iş olsa... Müşteri de ne olup bittiğini daha iyi kavrar. dedi. Sevgilerimle..."
 
Ben bundan birşey anlamadım demiyosun, görsele tıklıyosun, ok.

Perşembe, Ocak 03, 2013

Kim Bu Densizler?

"Enteresan bir sokak kültürü, sokak ağzı revaçta. Eleştirmenin hakaret etmek olduğunu sanan, bilgisi olmadan her konuda fikir sahibi olan bir güruhla karşı karşıyayız... New York Times gibi dünyaca ünlü gazete okurlarının yorumlarını okuyunca imreniyorum. Tüm yorumları toplayın, alın makale olarak bir dergide yayınlayın. Bir de bizim ulusal gazetelerimizde yapılan okuyucu yorumlarına bir bakın, sadece hakaret etmek için yazılan yorumlar."
 
Nazan Günay'ın kaleminden "Kim Bu Densizler?" başlıklı yazı okunula, dersler çıkarıla!